KONYA’DAN MUSTAFA KARA GEÇTİ
Tasavvuf kültürü araştırmacılarının en
saygın isimlerinden Mustafa Kara, Kasım ayında gittiğim Tüyap kitap fuarı
Dergah Yayınları standında kardeşi İsmail Kara ile kitaplarını imzalıyordu.
Kitaplarının çoğunu okuduğum ve daha yakından takip ettiğim İsmail Kara’ya son
kitabını imzalattıktan sonra Mustafa Kara’ya da yanımdaki arkadaşım bir
kitabını imzalattı. Aradan belli bir zaman geçtikten sonra arkadaşımın imzalattığı
o kitabı, Gönül Mektupları’nı okudum, ilk kez Mustafa Kara’ya ait bir eser
okuyordum. Kitap muhteşemdi, kafalardaki pek çok bireysel ve toplumsal soruya
cevap niteliğindeydi. O güne dek hiçbir kitabını okumadığım ve onu tanımadığım
için hayıflandım. Aradan bir ay gibi bir zaman geçtikten Konya’da söyleşiye
geleceğini duydum. Geç kalmış keşiflerimden Mustafa Kara’yı canlı olarak
dinleyebilmek büyük nimetti takdir edersiniz, tabi fırsatı kaçırmadım,
söyleşinin yapılacağı İl Halk Kütüphanesi konferans salonuna heyecanla ve
erkenden gittim: En önden, yakından dinlemek hasebiyle.
Medeniyet kavramıyla başladı Mustafa Kara
söyleşiye: Medeniyet en büyük organizasyondur, birkaç imparatorluğu içine
alabilir. Medeniyeti dolaylı almak yetmez, direkt almalı. Bütün medeniyetler
peygamberlerden izler taşır. Medeniyet alışverişi normaldir, bir medeniyetin
etkisi, diğer medeniyetleri nasıl ve ne kadar etkilediğine bakarak
anlaşılabilir. Nasıl ki diğer medeniyetler, İslam medeniyetinden etkilendi,
alışveriş içine girdi ise İslam medeniyetinin de aynı etkiletişim için de
olması normaldir. Medeniyetin üç olmazsa olmazı; ilim irfan, fikir felsefe,
güzel sanatlar. İlkini camiler, ikincisini medreseler ve üçüncüsünü tekkeler
sağlamıştır. Tekkelerin kapatılmasının medeniyetimize büyük bir darbe vurduğunu
ve etkilerinin süreceğini vurgulayan Kara tekkelerin kapatılmasının olumsuz
tesirleri hakkında da: Kültür ve sanat damarımız, 90 yıl önce tekkelerin
kapatılmasıyla kurumaya başladı. Şairler, musikişinaslar tekkeden çıkardı bizde.
Güzel sanatların hamisidir yani tekkeler. Son derece önemli bir konu olan
tasavvuf da tekkelerin kapatılmasından etkilenir. Tasavvuf çok önemli, altyapı
sağlam olmazsa şirke kadar götürebilir. Belli seviyede tasavvuf kültürü olmasa
güzel sanatlarla bağlantı kuramayız, türküleri dahi anlayamayız. Sahte imamlar,
müezzinler yok gibidir bugün, çünkü Diyanet denetliyor, kontrol ediyor ama sahte
şeyhler var, tekkeler yok, dedi.
Sanatın kültür ve medeniyetimiz içindeki
yerine de değinen hocamız, ‘Türklerde şiirden sonra ikinci büyük sanat dalı
musiki, perilerin, meleklerin dili olarak görülmüştür musiki. Şiirde Yunus,
musikide Dede Efendi zirvede bizde. Dede efendi mevlevidir, son bestesini hacda
yapıyor, Mevlevilik demişken: Mevlana ve Mesnevi tam sekiz asırdır yaşıyor,
insanları etkilemiş ve etkilemeye devam ediyor, bunun nedeni araştırılmalı’ dedikten
sonra sanat ve haram ilişkisine de: ‘Sesi makinelerimizle bozduk. Kainattaki
ahengi yani musikiyi mahvettik. Musiki haram diyoruz, öyleyse kulağını eğit’
şeklinde uyarılarda bulundu
Son olarak sözlük kültürünü ve önemini
özetledi Prof. Dr. Mustafa Kara: ‘Sözlükler çok önemlidir, dilimizin
kültürümüzün gelişmesi için, sözlükleri yanımızdan eksik etmemeliyiz, büyük
değerler roman, inceleme okur gibi sözlükler okurlardı.
Eğer okumadıysanız kitaplarını Mustafa
Kara’nın, hararetle öneririm, tabi en başta Gönül Mektupları’nı.
Yorumlar
Yorum Gönder